Kontrolsüz Öfke Sonucu

Bir şeyi bıraktığım yerde bulamayınca çıldıran biriy(d)im.

Yıllar önceydi, metal dekorasyon işi ile uğraştığım zamanlar… Yine bir sabah tezgahımın başında çalışırken aniden bir arkadaş bana seslendi, kafamı çevirip sorduğu şeye cevap verdikten 1 dakika kadar sonra, önümdeki masadan pense tornavida türü birkaç malzeme eksikti. Kesinlikle biri almıştı onları.

Yaklaşık 30 kişinin çalıştığı bir ortamdı, etrafa seslendim; “Arkadaşlar bu malzemeleri kim aldı?” kimseden ses yok, bir daha seslendim, yine ses yok. Üçüncü seslenmede tabi nasıl sinirlendiysem elime geçen şeyleri sağa sola fırlattım. Yetmedi önümdeki demir olan masaya sert bir şekilde yumruğumu vurdum, çat diye bir ses çıktı. Fotoğrafta da gördüğünüz gibi serçe parmağımın eklem yeri içeriye göçüktür.

Ardından efendi gibi gidip kıyafetimi değiştirdim, hastaneye gittim alçıya aldılar. 20 gün istirahat. Kırık sağ elde olduğu için ilk kez sol elle yazı yazmayı öğrenmekle başladım. Sonra sol elle dişlerimi fırçaladım ve açtım bir defteri… Her seferinde sayfayı ortadan ikiye çiziyor, Servet Neleri sever, neleri sevmez, nelerden öfkelenir, neler mutlu eder, hangi konuda esnektir, hangi konuda katıdır, hangi yemekleri sever, hangilerini sevmez gibi…

Bu listeyi yaptıktan sonra her gün benim için yeni bir terapi günüydü. Sevmediğim, öfkelendiğim, beni rahatsız eden her şeyin üzerine tek tek gittim. Bunları yerine getirirken kendimle nasıl bir savaş veriyordum anlatamam. İçim içimi yiyordu ama esnek olmayı, kendime karşı olan savaşımı kazanmak ve ihtiyaç duyduğum her şeyi öğrenmek zorundaydım. Örneğin; yemekler… Sevmediğim onca çeşit yemek vardı, hepsini tek tek yedim, yedikten sonra da gelip listede üzerini çizdim. Mesela kokoreç yeme anısını anlatayım: o gün liste sırasında Kokoreç yemek vardı. Düşünün ki ne kadar nefret ederdim. Yani bir caddede görsem karşı kaldırıma geçecek şekilde, yeter ki kokusu burnuma gelmesin…

Mecidiyeköy’den kalkıp İstiklal Caddesi’ne kadar yürüdüm şampiyon kokoreç’in kapısından girdim içeri… Tabii İçimdeki ses yol boyunca bana neler anlatmıştı neler vazgeçirmek için… Ama hiçbir şekilde o kararlılıktan dönmedim. Kapıdan girdim ve bir masaya geçip oturdum, ‘Bana bir yarım yapar mısınız?’ dedim. Yapıp getirdiler ama garsonun tezgahtan benim masama gelme süresi 10 yıl gibiydi. Zaman mefhumu nerede genişler nerede daralır ilk kez askerde keşfetmiştim, sonrasında ise bu kokoreççide…

Hayatımı bir şekilde düzene ve yaşanılır hale getirmem gerekiyordu. Bunun için ise belli başlı köşeler törpülenmeliydi. Kolum alçıdayken üzerine ne yazmıştım biliyor musunuz? “KONTROLSÜZ ÖFKE SONUCU”

Neden yazdığıma gelince: Onu insanlar okuyup bana gülsünler ve öfkesine yenilen bir insanın ne kadar zayıf olduğunu adeta kafama vursunlar istedim.

Öfke düşmanımızdır.

10 yıldır her gün yeni bir savaş veriyorum kendi adıma. Hayatımı bakış açımı düşüncelerimi ve fikirlerimi yaşanılır ve kendi kendimi yıpratmadan yaşayabilmek adına…

İnsan isterse her şeyin üstesinden gelebiliyor ama bunun için büyük mücadele esastır.

Elimi kırma hikayesini neden anlattım?

Elim iyileştikten ve yeniden iş hayatına döndüğüm andan bu günlere kadar öfkemin o günden bin kat daha tavan yapacağı bir sürü olay ve durumla karşılaştım ama her seferinde tam öfkelenecekken şu şekilde (fotoğraftaki gibi)  yumruğumu sıkıp elime baktım. “Servet otur oturduğun yerde, yine olan sana olacak, sakinsin, her şey yolunda, çık bi hava al, kalk bir abdest al ya da telefondan kedi, panda veya yunus videoları izle şeklinde kendimi rahatlatıyorum.

Aile içerisinde ya da gönül işlerinde bile olsa en ufak bir durumda elime bakarım ve o sırada bulunduğum yeri bir süreliğine terk ederim.

Öfkesini kontrol edemeyen adam, adam değildir. Hatta daha bir zamanların lastik reklamının sloganı ile yazımı bitirmek istiyorum:

“Kontrolsüz güç, güç değildir…”

Yorumlar

yorumlar

Yazar Hakkında

servetsayginoglu

Yazarlık hayatına 2011 yılında Kafka’ya hayranlığı üzerine “Bir Kafes Kuş Aramaya Çıkmış” adlı kitabıyla başlamış, şu anda “Sana Güvenmiştim” kitabına kadar 7 eser yayımlamıştır. Saygınoğlu, şu anda kişisel ve toplumsal konular üzerine hem yazılı hem de video türü içerikleri üretip sunmaktadır.