Evde Kalmanın Anlamı

Biz yazarlar senenin büyük bir çoğunu evde geçiririz. Fakat sadece yazı yazmak için değildir bu. Her şeyden önce hayatı öğrenmek içindir. Dışarıda yaşadıklarını, yaşayanları ve yaşayacak olanları bir de evden muhasebe yapmak…

Üretmek içe dönenlerin yaptığı bir şeydir ve bütün sanatkarların ortak noktasıdır. Herkesin soruları vardır mutlaka ama yalnızca kendi içine yolculuk yapanlar sorularına cevap bulmak gibi bir şansa sahip olur. Bir şeyler öğrendikçe de ne kadar çok bilmediğimiz şeyler olduğunun farkına varıyoruz aynı zamanda sırayla hepsinin peşine düşüyoruz.

Normal insanlara olan Karantina bizim için içe dönmeye girdiğimiz bir dönem gibi. Ben özellikle insanların böyle evde kalmaya mecburi olduğu dönemde içe dönük yolculuklar yapmasını, hayatlarını sorgulamasını, bundan sonraki hayatlarında neler yapacağını, acısıyla, tatlısıyla, doğrusuyla ve yanlışıyla kendilerini kabul etmelerini sağlayacak önemli bir adım olarak görüyorum. Bu günler elbet bitecek bundan kesinlikle eminiz.

Benim derdim bu yaşadıklarımızdan ne kadar ders alacağımız. Dışarı çıktıktan 3 gün sonra herkes eski haline dönecekse, kimse birbirine yardım etmeyecekse, sağda solda sınıfsal ayrımcılık yapılacaksa, futbol, siyasi parti, sen bu memleketlisin ben bu memleketliyim ayrıcalığı yapılmaya devam edilecekse biz bu zor günlerden bir şeyler öğrenmiş olur muyuz?

Gördüğünüz gibi virüs geldiği zaman siyasi parti, futbol takımı, memleket ayırt etmiyor. Hatta ülkeden ülkeye geçişte pasaport derdi de yok. Soruyor muyuz acaba kendimize; gözümüzle göremediğimiz bir mikroba yenilecek kadar aciz canlılarız diye.

Sosyal medyada sayfalarımız veya takipçilerimiz var diye övünüyoruz. Halbuki bu mecraların sahibi istediği anda tek tuşla bu sayfaları kapatabiliyor. Aynı şeyi dışarıda arazileri, evleri, şirketleri ve plazaları olanlar için de söyleyelim o zaman; şu an istediği anda istediği şekilde oraya kadar gidip istediği gibi hareket edebiliyor mu? Şimdi anlamış mıdır acaba sahip olduğu her şeye ancak mekânın sahibinin izin verdiği kadar hükmedebileceğini?

Ben istiyorum ki insanların bugüne kadar güneşe çevirdikleri maddi yönleri kadar manevi yönleri de şu an itibarıyla güneş görmeye başlasın ki dengeler yerine otursun ve insan olmanın gerçek manası ortaya çıksın.

Ayağın taşa değmeden ve dizine kadar alçıya alınmadan o güne kadar ayağının senin için ne kadar değerli olduğunu anlayamazsın. Bugün dışarıda rahatlıkla gezebilme özgürlüğün yok. Umarım yeniden özgürlüğüne kavuştuğunda aldığın nefesin, dışarıda oturup içtiğin kahvenin, yediğin yemeğin, sarıldığın arkadaşlarının lezzetini alarak yaşarsın. Daha az kusur görür, daha çok problem çözmeye odaklanır ve bir derdin olduğunda oturup ağlamak yerine çareler ararsın…

Harçlık dediğin kazanılabilir bir şey ama hayat kaybettiğin günlerin hiçbirini geri vermiyor. Dilerim neyi daha çok idareli kullanmamız gerektiğini öğrenmiş bir şekilde özgürlüğümüze kavuşuruz.

Yorumlar

yorumlar

Yazar Hakkında

servetsayginoglu

Yazarlık hayatına 2011 yılında Kafka’ya hayranlığı üzerine “Bir Kafes Kuş Aramaya Çıkmış” adlı kitabıyla başlamış, şu anda “Sana Güvenmiştim” kitabına kadar 7 eser yayımlamıştır. Saygınoğlu, şu anda kişisel ve toplumsal konular üzerine hem yazılı hem de video türü içerikleri üretip sunmaktadır.